AŞIRI ANTRENMAN SENDROMU

 

Emine DOLU ÇAĞLAR

 

Tablo 2. Aşırı Antrenmanın Önemli Semptomları

               FİZYOLOJİK PERFORMANS

Performansın azalması, önceden ulaştığı performans standartların kriterlerini karşılayamama, uzun süren toparlanma, yüklenmelere toleransın azalması, kas kuvvetinin azalması, maksimum iş kapasitesinin azalması, koordinasyon kaybı, hareket amplitiidunun ve etkinliğinin azalması, düzeltilmiş olan hataların tekrar görülmesi, ritmik hareketleri yapmada tutarsızlık, teknik hataların düzeltme ve ayırt etme kapasitesinin azalması, yatarken ve ayakta kalp atım hızları arasındaki farkın  artması, elektrokardiyografide anormal T dalgası görüntüleri, hafif eforda kalp rahatsızlandıktan, kan basıncında değişiklikler, dinlenik, egzersiz ve topar­lanma kalp atım hızında değişiklikler, solunum hızının artması, vücut yağının azalması, submaksimal iş yükünde oksijen tüketiminin artması, submaksimal iş yükünde ventilasyonun artması, submaksimal iş yükünde kalp atım hızının artması, laktat eğrisinin x eksenine doğru kayması, bazal metabolizma hızının yükselmesi, kronik yorgunluk, uykusuzluk, gece terlemesi, susuzluk, anorexia nervosa, iştah kaybı, blumia, ameno­reloligomenore, baş ğrısı, mide bulantısı, ağrıların artması, gastrointesti­nal rahatsızlıklar, kas hassasiyeti, tendon ve periost şikayetleri, kas harabiyeti, C-reaktif proteinin yükselmesi, ağırlık hissi.

PSİKOLOJİK

Depresyon hissi, genel apati, benlik saygısının azalması, kendini kötü hissetme, duygusal değişkenlik, işte ve antrenmanda konsantrasyon sağlamada zorlanma, evresel ve duygusal strese duyarlılık, müsbaka korkusu, kişilikte değişiklikler, konsantrasyonu daraltabilme yeteneğinin azalması, dikkatin içsel ve dışsal olarak artması, geniş oranda bilgi işle­me kapasitesinin azalması.

 

               İMMÜNOLOJİK

Hastalık/alerjilere duyarlılık, nezleye benzer hastalıklar, küçük yaraların yava~ iyileşmesi, lenf bezlerinin gelişmesi, bir günlük soğuk algınlığı, notrotillerin fonksiyonel aktivitesinin azalması, toplam lenfosit sayısının azalması, kandaki eozinotil sayısının artması, bakteriyel enfeksiyon, herpes virüsünün tekrar aktivasyonu.

                BİYOKİMYASAL

Negatif nitrojen dengesi, hipotalamik disfonksiyon, düz glikoz tolerans eğrileri, kas glikojen konsantrasyonunun baskılanması, kemik mineral içeriğinin azalması, mineralin gecikmesi, hemoglobinin azalması (Zn, Co, AI, Mn, 5e, Cu vs.) süre konsantrasyonunun artması, kortizol düzeylerinin yükselmesi, idrarda ketosteroidlerin yükselmesi, globüline bağı serum hormonlarının artması, serbest testosteron kortizol oranının % 30'dan daha fazla azalması, ürik asit üretiminin artması.

 

 

Sempatik ve Parasempatik Aşırı Antrenman:

Israel (1976, sempatik sinir sisteminin (basedowoid) ve parasempatik sinir siste­minin (adisonoid) baskın olduğu şeklinde iki tip aşırı antrenman tanımlamaktadır (Aktaranlar Fry ve ark., 1991, Bompa, 1990).

Kinderman (1986), dinlenik kalp atım hızının artması, azalan vücut kitlesi, uyku bozukluğu, yüklenme sonrası toparlanma nabzının düşmesi, iştah kaybı, duygu duru­munda dengesizlik olarak sempatik aşırı antrenman belirtilerini sıralamıştır. Parasempatik aşırı antrenman semptomlarında ise progresif anemi, düşük kan basıncı, sindirim bozuklukları olduğu Bompa (1983) tarafından rapor edilmektedir. Aşırı antrenmanın parasempatik şeklinin, noroendokrin sistemin tükenmesi ile yakın ilişkili, ilerlemiş bir aşırı antrenman durumu olduğu ileri sürülmektedir. Sempatik tip ise meydana gelen tükenmeye uzun sureli stres tepkisini yansıtmaktadır. Sempatik aşırı antrenman, baskın olarak hız ve güç sporcularını etkileyebilirken, parasempatik semptomlarla daha çok dayanıklılık sporcuları yüzyüze gelmektedirler. Nelson ve ark. (1981), gene;: sporcuların daha çok sempatik semptomlar gösterdiklerini, daha yaşlı sporcuların ise aşırı antrenmanın parasempatik semptomlarını gösterdiklerini öne sürmektedirler (Akt. Fry ve ark., 1991). Ayrıca sinir sistemindeki bireysel farklılıklar da ya sempatik ya da parasempatik aşırı antrenmanlar hazırlayacaktır (Akt. Bompa, 1990).

Noroendokrin Sistem ve Aşırı Antrenman

Antrenman, strese adaptasyonu kolaylaştırabilmektedir. çünkü amaç olarak artan antrenman yüklerinin, prolaktin ve adrenokortikotropik hormon (ACTH) gibi.stres hormonlarının daha düşük bazal düzeyleri ile gösterildiği gibi pituiter­adrenokortikal sistemin stabilizesini arttırdığı gösterilmiştir. Bununla birlikte noroen­dokrin sistemde dengesizliklere yol açan aşırı stres,aşırı antrenman semptomlarını kolaylaştırabilmektedir. Hormonsal denge bozulduğunda, tekrarlayan egzersiz hormonsal sistemi daha da baskılayabilir (Akt. Fry ve ark., 1991).

Barron ve ark. (1985), aşırı antrene olan sporcularda adrenokortikal yetersizlik olduğuna ilişkin deliller sunmaktadırlar. Araştırmacılar, aşırı antrene deneklerde hipoglisemi stresine hipotalamusun daha az duyarlı olduğunu ve bunun hipotalamik tükenme nedeniyle olduğunu göstermişlerdir. Hipotalamus, hormonal sistem, otonom sinir sistemi ve davranış arasında koordinasyonu sağlayan bir sistem olarak bilin­mektedir. insulinin sebep olduğu hipoglisemi, on hipotezden ACTH, büyüme hormonu ve prolaktin salımınını uyaran hipotalamik faktörlerin salınımın değişmesiyle rol oynamaktadır. Barron ve ark. (1985), pitUiter disfonksiyonu aşırı antrmanların bir sonucu olarak dahil etmemişler ve disfonksiyonun hipotalamik olduğunu ileri sürmüş­lerdir. PitUiter duyarsızlığın olası olduğunu ama çalışmalarında geniş dozda inüsilin kullanması nedeniyle bunu belirleyemediklerini belirtmişlerdir. Barron ve arkadaşları bazal kortizol düzeyinin yükseldiği ve kan şekeri düzenleme yeteneğinin azaldığı şeklinde bulgular sunmaktadırlar.

Aminoasitlerin dengesizliği hipotezi: Aşırı egzersizin, serbest triptofan ve dalı zincir aminoasitlerin plazma konsantrasyonlarının değiştirebildiği ileri sürülmektedir. Bu, beyinde ve periferal sinir hücrelerinde 5-hidroksitriptamin (5-HT) ve triptotan düzeylerinde kronik artışlara yol açabilir. Plazma konsantrasyonundaki bu kronik değişiklik, kas tarafından  dalı zincir aminoasitlerin kullanım oranındaki uzun süreli artışlar ve belki de plazma yağ asitleri düzeyinde bir yükselme nedeniyle meydana gelebilir. Beyinde 5-HT'nin bir fonksiyonu, otonom ve endokrin sistem üzerinedir. 5­HT noronlan, otonom, endokrin ve noronal bütünlük içeriğin medulla oblangatadan baş merkez olarak ele alınan hipotalamusa uzarlar. Rang ve Dale (1987), 5-HT'nin pitUiter hormonlan serbest bırakma oranlarını kontrol eden hipotalamus faktörlerinin serbest kalmasını inhibe ettiğini göstermişlerdir. Hipotalamus tarafından düşük oran­da gonadotropin serbest bırakıcı hormon (GnRH) sağımını, hipofizde folikul stimule hormon (FSH) ve lutin hormonun (LH) serbest bırakılma oranını azaltacaktır. Bu da plazmada sırayla LH ve FSH düzeylerini azaltacaktır. Nash (1987), a~1fI antrene bireylerde LH alınımında bir azalma rapor etmiştir. Bundan dolayı da daha düşük oranda testosteron sentezi ve sağımını, ardından plazma testosteron düzeyinin azalması beklenecektir. Bayanlarda böyle bir azalma, menstrual siklusu kontrot eden kompleks endokrin sistemde kanıkanlığına yol açacaktır ve bundan dolayı düzensiz menstrüasyonlar veya amenore ortaya çıkabilir Lightman"ve Everitt (1986), 5-HT'nin

 

GnRH ritminde rol oynamadığı öne süren deliller sağlamışlardır. GnRH, yüksek 5-HT düzeyleri tarafından inhibe edilir.eğer merkezi 5-HT düzeyleri farmakolojik olarak yükseldiyse, ovülasyon öncesi LH sağımını kaybolur 'Ie amenore gelişir (Akt. Newsholme 'Ie ark., 1992).

Aşırı antrene sporcularda hipotalamik pituiter disfonksiyon için daha fazla destek egzersiz nedeniyle amenore geliştiği gösterilen bayan sporcular aracılığıyla ile sağlanmıştır. Gonadotropin sayımın hipotalamik kontrolündeki değişiklik nedeniyle pitui­ter hormon sayımının azalmasıyla çevresel fonksiyonları etkilenmektedir (Barron, 1985). Egzersiz ile ilişkili üreme sistemi değişikliklerinin, stres, çevresel stres'Ie enerji dengesizliği ile meydana gelenlerle benzer olduğu görülmektedir. Hipotalamus, duygu  üreme organlarında duyarlıdır.buradan da anlaşılacağı gibi,  sebep olan birçok iş, aşırı antrenman ile ilişkili olabilir. Üreme sisteminin dolayısıyla aşırı antrenmanın diğer işaretleri şunları kapsayabilir: Lutein hormon 'Ie folikul stimule hormon salınımında değişiklikler, luteal fazın kısalması, gonadal steroid konsantrasyonunda değişiklikler, düşük T3 düzeyi, tiroit stimole hormon eksikliği, norotransmitterlerde azalma, endorlin artışı, dopamin artışı, egzersize tepkide kate­kolamindeki değişiklikler, menstrual akım miktarındada azalma 'Ie anovalasyon (Fry 'Ie ark., 191).

Kirwan 'Ie ark. (1988)'nm 12 yüzücü üzerinde yaptıkları bir çalışmada, 4.226m/ gOn olan antrenman hacmi 8.970m/gün’e  çıkarmışlardır. Çalışmanın sonucunda anlamlı değişiklikler gözlenmiştir. Serum kortizol 'Ie creatin kinaz (CK) aktivitesi 5. 'Ie 11. günde çalışma öncesine göre önemli derecede yükselmişti. Dinlenik plazma katekolamin konsantrasyonları daha yüksektir ama farklıdır anlamında değildir. Hemoglobin 'Ie hemotokrit 0190mleri antrenman periyodu sırasında hesaplanan plaz­ma volümünde rölatif bir artış göstermektedir. Dinlenik kan glikoz değerleri antren­man rejiminden etkilenmemiştir. Ama dinlenik kan laktat değerlerinde 5. 'Ie 11. günlerde anlamlı azalmalar gözlenmiştir. Dinlenik kalp atım hızıyla sistolik kan basıncında şiddetli antrenman rejiminden etkilenmemiştir. Dinlenik diastolik kan basıncı 9. gün anlamlı olarak yükselmiştir. Serum kortizol ' CK düzeyleri tüm deneklerde performans bozulmamasına rağmen yükselmiştir. Bunların yükselmesi, artan antren­man yükünün stresine bir tepki olduğunu göstermektedir.

immun sistem ve Aşırı Antrenman

       Deliller göstermektedir ki; kısa, hiddetli egzersiz evreleri geçici immun sistem bozulmalarına neden olabilmekte  tekrarlayan ağır antrenman evreleri 'Ie üst düzey müsabaka baskılan immun sistemde daha ciddi etkilere yol açabilmektedir.çeşitli egzersiz laboratuar çalışmaları, tek şiddetli egzersiz evresinin bile immun tepkinin geçici olarak bozulmasına neden olabileceğini göstermiştir. Amerika Birleşik Devletlerindeki çeşitli çalışmalarda, sporda çok aktif olan öğrencilerin, daha az aktif olanlara göre enfeksiyonlara daha duyarlı oldukları gösterilmiştir. Elit düzeydeki birçok sporcu, immun yetersizlikle ilişkili olarak normalde olağan olmayan enfeksi­yonlara maruz kalmışlardır. Birçok çalışma, bir enfeksiyonun inkobasyon döneminde egzersiz yapmanın hastalığın şiddetini arttırılabildiğini göstermiştir (Fitzgerald, 1991).

Surkina (1982), antrenman yükleri aşırı olduğunda, immon sistem homeostazisi­nin sporcunun  enfeksiyona gittikçe artarak duyarlı olması şeklinde değişeceğini göstermiştir. Bundan çok keskin stres (2 gün arayla 2 maraton gibi) ya da yetersiz veya hiç  toparlanma süresi olmaması (kronik stres) nedeniyle müsabaka  antrenmanın birikmesi neden olabilir (Fry 'Ie ark., 1991).

Sık,şiddetli ve uzun süreli egzersizin plazma glutamin düzeyini düşürebildiği  bununda immOn sistemi baskılayabildiği ileri sürülmektedir. Glutamin yüksek oranda immpn sistem hücreleri tarafından kullanılmaktadır.Potin 'Ie primidin biyosentezi için önemli bir on madde (precursor), önemli bir yakıttır. Eğer plazma glutamin düzeyi, fizyolojik düzeyin altına düşerse, immon hücrelerin fonksiyonları bozulabilir. Plazma glutamininin egzersize akut tepkisi, şiddetli  süreye göre değişmektedir. Kısa süreli egzersiz plazma glutamin düzeyini arttırır. Oysa dayanıklılık egzersizleri bu düzeyi düşürür. Antrenmansız sporcularla, aşırı  antrene sporcular karşılaştırıldığında antrene sporcularda, plazma glutamin konsantrasyonu daha düşüktür. Örneklerin dinlenik durumdaki deneklerden alındığından, bu sonuçlar aşırı antrenmanın plazma glutamin düzeyi üzerinde uzun süreli bir etkiye sahip olduğunu öne sürmektedir. Glutamin konsantrasyonundaki bu değişiklik küçük olmasına karşın,aşırı antrene sporcularda uzun sureli egzersizin, plazma glutamin düzeyinde çok daha büyük azal­maya neden olması mümkündür Aşırı antrenmanda ya da uzun süreli egzersizi taki­ben plazma glutamin konsantrasyonundaki azalmanın, bu koşullarda gözlenen ommonosupresyonu kolaylaştırabileceği düşünülmektedir (Parry-Billings, Newsholme, 1992). Bu azalmanın immon sistemi baskıladığı düşünülürse antrenmanda immon fonksiyon azalır. Bu aşırı antrenmanın semptomlarından birisi­dir.

Psikoloji ve Aşırı Antrenman

      Çeşitli psikolojik stres tiplerinin immon fonksiyonu etkilediği tespit edilmiştir.

Psikolojik stres şüphesiz, aşırı antrenmanın etiolojisini kolaylaştıran önemli bir faktör olabilmektedir. Olimpik takım ve elit düzeydeki sporcuların rekreasyonel sporculara göre, onlardan beklenenler nedeniyle daha çok duygusal stres altındadırlar. O'Brien (1988), aşırı antrenmanın sporcunun ya fiziksel ve/veya zihinsel olarak aşırı stres altında olması nedeniyle meydana geldiğini vurgulamaktadır. Sinir sisteminde yorgunluğa ilerleyen herhangi bir etkinin, aşırı antrenman gelişimini etkileyeceği sinir sistemi rahatsızlıklarının  kolaylaştıracağı gösterilmiştir (Akt. Fry ve ark., 1991).

Morgan ve arkadaşları (1988), yüzücülerle yaptıkları çalışmada antrenman yükündeki ani artışın psikolojik etkilerini incelemişlerdir. Egzersiz şiddetindeki artış kendini iyi hissetmede azalma, kas hassasiyeti, depresyon, öfke, yorgunlukta artma ve davranışlarda kargaşaya neden olmuştur. Genel iyilik durumu önemli derecede azal­tmıştır. çalışma öncesinde genel iyilik hali iyi-orta arasında iken, çalışmadan sonra orta-katı seviyesine düşmüştür. Değerlendirme ölçeğindeki fark istatistiksel olarak önemli bulunmuştur. Antrenman yükünü tolere edemeyen ve kas glikojeni önemli derecede düşük olan sporcuların ruhsal durum profili puanlan ile diğer yüzücülerin puanları karşılaştırıldığında 4000m/gün antrenman sonrasında fark bulunmazken, antrenman hacmi 9000m/güne çıkartıldığında puanlar arasında önemli derecede fark bulunmuştur. Psikolojik verilerle fizyoloji verilerin sonuçları% 89 oranda birbirine uymaktadır. Araştırmacılar, ruhsal durumun gözlenmesinin sporcuların aşırı antrenman sonucu bitkinliğe götürmekten koruyacağını savunmaktadırlar.

Morgan ve ark. (1987), 1975-1986 Yılları arasında on yıllık bir çalışmada, 200 erkek ve 200 bayan yüzücüye, sezon dışı, sezon ortasında plak mikrosikluslarda ve sezon sonunda Ruhsal Durum Profili (POMS) uygulanmıştır. Sonuçlar göstermiştir ki; antrenman uyarısı arttıkça ruh durumu bozuklukları artmaktadır ve bu bozukluklar antrenman yükünün azalmasıyla temel düzeye inmektedir.

Callister ve ark. (1988), antrenman hacmindeki artışı takiben sporcuların daha büyük yorgunluk hissi, depresyon ve kaygı yaşadıklarını göstermişlerdir. Bu durum, bazı sporcularda 2 hafta toparlanma sonrası bile normale dönmemektedir. Kronik aşırı antrenman sendromu kaygı, depresyon, yorgunluk, öfke ve benlik saygısının az olması: gibi negatif psikolojik durumlara karakterize edilmektedir (Art. Fry ve ark.,

1991).

Biyokimya/Fizyoloji

Dayanıklılık, sprint ve ağırlık antrenman devrelerinin kas glikojen depolarındaki

önemli düşüşlere sebep olduğu gösterilmiştir ki, bu kısa sureli yüksek şiddetli  yapmada sporcunun kapasitesini düşürebilir ve maksimal laktak tepkisini azaltabilir. Aşırı antrenmanda azalan glikojen depolarının, sporunun hem aerobik ve hem de anaerobik içi yapabilme kapasitesini düşürdüğü öne sürülmektedir.Çeşitli çalışmalar, glikojen depolan azaldığında, laktak profilinin x eksenine doğru kaydığını ve sporcu­nun absolut performans kapasitesinin azaldığını göstermişlerdir. Kinderman (1986),

hem antrenman hem de müsabaka sırasında aşırı antrene sporcuda düşük maksimal ve submaksimallaktat üretimini gösteren veriler sunmuştur (Akt. Fry ve ark. 1991).

Costill ve ark. (1988)'nın kas glikojeni ve yüzme performansı üzerine tekrarlayan şiddeti artışın antrenmanın etkilerini inceledikleri çalışmalarında, erkek yüzücülere 10 günlük antrenman artışı  uygulamışlardır. 12 yüzücünün dördü ağır antrenmanı tolere edememişlerdir. Sporcuların antrenman esnasındaki enerji ihtiyaçları 2.374kcl/ gün, günlük total 4.667 kcal/gün olarak hesaplanmıştır. Sporcuların antrenman esnasında 2.293kcal/gün ve total olarak 4 sporcu (A grubu) 3.631 kcal/gün, diğerleri (B grubu) 4.682kcal/gün değerinde yiyecek tüketmişlerdir. Grup A'daki sporcuların antrenman öncesi ve sonrasında kas glikojen stoklan Grup B'ye göre önemli derece­de düşük bulunmuştur. Grup A'daki sporcularda kronik yorgunluk gözlemlenmiştir. Bu bulgular ağır antrenmanların ihtiyaç;: duyduğu enerjiyi karşılayacak miktarda karbon­hidrat almayan sporcularda kronik yorgunluğun meydana geldiğini göstermektedir.

Dressendorfer ve arkadaşları (1985), 20 günde 500 km koşan 12 maratoncuda yaptıkları çalışmada sabah dinlenik kalp atım hızı, vücut sıcaklığı, vücut ağırlığı, serum inselin konsantrasyonu, laktat ve kortizol seviyelerini incelemişlerdir. ilk hafta koşusundan sonra sabah kalp atım hızı biraz azalmıştır. Ama daha sonra progresif olarak artmıştır.(10 vuru/dak. daha yüksek). Kan basıncı, oranı ısı, vücut ağırlığı, ter kaybı, kan glikozu, laktat insulin ve kortizol düzeylerinin sabah kalp atım hızı  artışı ile ilişkili olmadığı bulunmuştur. Araştırmacılar elde ettikleri verilere dayanarak sabah kalp atım hızındaki yükselmenin aşırı antrenman için geçerli bir işaret olduğunu öne sürmektedirler. Ayrıca bazal kalp atım hızındaki artmanın kısmen myokardial yorgunluğu yansıttığını bildirmektedirler. Araştırmacılar şiddetli antrenmanlar esnasında sabah kalp atım hızının bir referans olarak kullanılmasını önermektedirler.

 

Yayına Hazırlayan : Bahar SAYGILI